Pages
▼
Pages
▼
15 Nisan 2013 Pazartesi
Fatih Altaylı Yazdı @ Dönemin ruhu ve poşusu
Geçmişi deşerek eleştiriler yapanlara karşı bu köşede de sık sık tekrarladığım bir cümle var.
"Dönemin ruhu." Gerçekten de dönemin ruhu vardır.
İnsanları sarar, sarmalar.
Tavırlarını, hareketlerini etkiler.
Sadece insanları değil, toplumları etkiler, ülkeleri etkiler, siyaseti etkiler.
Mesela Atatürk'ü eleştirmeye kalkar bazı kendini bilmez, Allah'tan korkmaz, kuldan utanmazlar. Tek parti rejimiydi, diktatördü falan derler.
"Dönemin ruhunu" hatırlatırım onlara.
Bugün ve şimdilik "en ileri demokrasiler" olarak gösterilen Kıta Avrupası ülkelerinin o günkü halini hatırlatırım.
Ve dönemin ruhuna kıyasla Atatürk'ün nasıl ilerici, nasıl demokrat olduğunu.
Bazen daha yakın geçmişten örnekler de veririm. Bitmez tükenmez bir kinle "düne" saldıranlara.
Ama bazen bir fotoğraf her şeyi çok daha iyi anlatır.
Dönemin ruhunun ne demek olduğunu ve bazen ne kadar hızla değiştiğini gösterir.
Bu fotoğrafta "akil insanlarımızdan" ikisini görüyorsunuz herhalde.
"Barış sürecini" anlatmak için yola dökülen iki akilimizi.
Boyunlarındakini görüyor musunuz?
Görüyorsunuzdur herhalde.
"Poşu" diyorlar ona.
Yüzlerce yıllık bir geleneğin örtüsü.
Ama son 30 yılda her nedense siyasal Kürt hareketiyle, hatta "ayrılıkçı Kürt terörü"yle özdeşleşmiş bir hale geldi.
Ve çok değil, daha bir yıl kadar önce üniversite öğrencisi Cihan Kırmızıgül "poşu taktığı" için gözaltına alındı.
Elde "poşudan" başka delil olmadığı halde "örgüt üyeliğinden" yargılandı.
Birkaç ay önce de 33 yıl 9 ay hapse mahkûm edildi.
Cezası "iyi halden" dense de aslında "olayın saçmalığı toplum tarafından görüldüğü için" 11 yıl 3 aya düşürüldü.
Dahası "suç aleti" poşu, mahkeme tarafından "müsadere" edildi.
Çok değil birkaç ay önce "suç aleti" olarak görülüp müsadere edilen poşu bugün "akil insanlarımızın" boynunda.
Dünün suç aleti, bugün "barışın anahtarı". Dün poşulu diye bir genci yakalayıp içeri atanlar, büyük ihtimalle bugünlerde poşuya selam duracaklardır.
Dönemin ruhu böyle bir şeydir işte.
Ve her nedense bir sonraki dönem, bir önceki dönemin ruhundan hesap sormayı marifet sayar.
Biz yaparız, onlar peşimizden gelir
DÜN sabah çok güldüm.
Habertürk yayına başlarken Türk, hatta dünya basınında bir devrim yapmış, gazeteleri ve matbaa teknolojisini sonsuza kadar değiştirecek bir yeniliğe imza atmıştı.
Gazetenin boyutunu küçültüp ergonomik bir hale getirmiş ve içindeki tüm gazetelerin ve eklerin kapaklarını "kuşe" kâğıda basmıştı.
Hazırlık baskılarımızı yaparken diğer gazeteler bizim ilk baskılarımızı ele geçirmişlerdi.
Yaptıkları dedikodular da bize kadar ulaşmıştı.
"Bu boy gazete mi olur, bu kâğıda gazete mi basılır?" diyorlardı.
Türk basınının en büyük grubunun en tepesindeki isim ise "Böyle kâğıda gazete mi basılır canım? Yakında vazgeçerler. Bu maliyetlerle bu işi yürütemezler" demişti.
Aradan 5 yıl geçti.
Habertürk'ün "inovasyon" yaparak başlattığı hamleye burun kıvıranlar, artık Habertürk'ün birer taklidi haline geldiler.
Boylarını kısaltamadılar ama enlerini Habertürk'e uydurdular.
Ve önce Sabah Gazetesi, Habertürk gibi "kuşe kapaklı" çıkmaya başladı.
Dün de Hürriyet teslim oldu.
Şimdilik hafta sonu ekiyle bile olsa Hürriyet de kuşe kapaklı baskıya geçmeye çalıştığını dün gösterdi.
"Doğruyu" takip ettikleri için kendilerini kutluyorum.
Habertürk yapar, diğerleri taklit ve takip eder.
6 Nisan 2013 Cumartesi
Nursel TÜZÜN - MİSAFİRİM BU GECE
MİSAFİRİM BU GECE
Gözlerinde misafirim bu gece
Pencerende yaralı bir serçe
Kendinden sakladığın tek hece
Diline dolanacağım yine
Yüreğine misafirim bu gece
Pencerende yaralı bir serçe
Kendinden sakladığın tek hece
Diline dolanacağım yine
Yüreğine misafirim bu gece
Çözemediğimiz bu bilmece
Tutsak edecek bizi de
Aşk denilen çıkışsız labirente
Ya nağme olacağız dillere
Ya da türkü sazın teline
Gideceğiz efsanelerin ötesine
Masallara misafiriz bu gece
Tutsak edecek bizi de
Aşk denilen çıkışsız labirente
Ya nağme olacağız dillere
Ya da türkü sazın teline
Gideceğiz efsanelerin ötesine
Masallara misafiriz bu gece
Tomurcuk açacak çiçekler
Yıldızlar düşecek diplerine
Türkü olacağız bülbüllere
Şiir olacağız şairlere
Düşlere misafiriz bu gece
Yıldızlar düşecek diplerine
Türkü olacağız bülbüllere
Şiir olacağız şairlere
Düşlere misafiriz bu gece
Figüran olacağız bir filme
Taşınacağız beyaz bir perdeye
Duyulmayan o hazin öykülere
Kapıların ardındaki sessizliğe
Bilinmezliğe misafiriz bu gece
Taşınacağız beyaz bir perdeye
Duyulmayan o hazin öykülere
Kapıların ardındaki sessizliğe
Bilinmezliğe misafiriz bu gece
5 Nisan 2013 Cuma
NURSEL TÜZÜN Yazdı – ARTIK BENDE ÖĞRENDİM
İlk baktığım zaman gözlerinde baharı gördümSonra seni delice sevmeyi öğrendim.Sevmenin bir adının da acı çekmek olduğunuSonra gözlerimde hiç dinmeyen ömür yağmurlarınıSeverken elveda demeyi öğrendim sonraSeni saklamayı öğrendimYüreğimin derinliklerinde sızlayan yaramıSenden kalan hayat kırıntılarınıYaralarımı sarmayı,Enkazlarını toplamayı öğrendim.Hiç unutulmayacağını bildim.Hıçkırık olup dolandığında boğazımaSeni yutkunmayı öğrendim.Hayatımda açtığın o kocaman boşluğun hiç dolmayacağınıVe bir daha kimseyi sevemeyeceğimi öğrendim.Sonra yavaş yavaş uzaklaşmayıKimseye güvenmemem gerektiğini öğrendim.Satırlar arasında kendime bir dünya yarattım.Seni yazmayı öğrendim.Ve susmayı ; suskunluğuma seni gömmeyi öğrendim.Seni özlemeyi,özlerken haykıran yüreğimin dilini kestim.Seni sessiz çığlıklar da sevdim.Yüreğim acısına alışmayı öğrendim.Her yeni güne senle başlamayıGün batımında senle batmayı öğrendim.Ve en önemlisi deSeni asla ama asla unutamayacağımıHayatıma kimseyi alamayacağımıVe kimseyi yerine koyamayacağımı öğrendim.Seni sensiz yaşamayıVe yaşarken seni daha da çok sevmeyi öğrendim.Tanışmamızın 12. yıl dönümü yaklaşıyor12 Yıla bir ömür eklemeyi öğrendimVe seni sevmekten hiç vazgeçmedim.
Nursel TÜZÜN şair)1 Nisan 2013 Pazartesi
ANADİLDE EĞİTİM VE BARIŞ SÜRECİ - Ramazan TAN Yazdı
ANADİLDE EĞİTİM VE BARIŞ SÜRECİ
Bu ülke işgal güçleri tarafından bölünüp parçalanma hesapları yapılırken Mustafa Kemal Atatürk ülkemizde yaşan toplulukların hiç birini diğerinden ayrı tutmadan hiçbir din, dil, ırk ve renk ayrımı yapmadan tüm zenginliklerimizle birlikte bir güç oluşturmuş binlerce şehit vererek Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur.
1977 nin sonları 1980 in başlarında bilinse de bilinmek istenmeyen bazı güçler tarafından organize edilen ve yıllarca sürecek olan kardeşi kardeşe kırdıran köyleri boşaltıp yaktıran binlerce ocakları söndüren bu ülkenin kalkınıp hamleler yapmasını engelleyen bir sonun başlangıcının temellerini atmışlardır.
Bu güzel ülkemizde nerdeyse her gün analar ağıtlar yakmış, her gün ocaklar sönmüş biri dağda diğeri kışlada olan kardeşler biri birine hiç göz kırpmadan ateş etmiş kendi elleriyle kendi ocaklarını söndürmüş yuvalarını yıkmışlardır.
Bun anlamsız kardeş çatışmasından nemalananlar güçlerine güç katmak için her gün biraz daha fazla çatışma ortamı yaratarak bu ülkenin sil baştan kurulabileceği bütçesini bu uğurda heba edilmesini sağlayarak hem kardeşi kardeşe vurdurmuş hem de ülkemizin güçlenerek kalkınmasını engellemiş aynı zamanda sürekli kargaşa ortamına sürüklenmesini sağlamışlardır.
Ne acıdır ki o yıllardan bu yıllara bakıldığında her ne kadar hükümetler gelmiş gitmiş koltuklar ve koltuk sevdalıları değişmiş ise de değişmeyen kafatasçı kafa yapılarından dolayı bir türlü bu anlamsız kardeş kavgasının önüne geçilememiş ve kardeşin kardeşi kırıp geçirmesine hep seyirci kalınmıştır.
Şimdi ise gelinen sürece bakıldığında gördüğümüz ya da bize gösterildiği kadarıyla bu kardeş kavgasının durdurulması ve barışın sağlanması adına ilk defa bu kadar kararlı bir hükümet kanadı ve yine bu kadar kararlı cevap veren diğer tarafı görmekteyiz.
Asıl şimdi bakmamız gereken önemli nokta şudur
Bu ülkenin bölünüp parçalanmasını, kardeşin kardeşi vurmasını istemeyip barışın sağlanmasını isteyenlerle
Kardeşin kardeşi vurduğu kargaşa yaratıldığı her gün ağıtların yakıldığı ocakların sönüp yuvaların dağıldığını isteyenlerin belirlediği sürecidir.
Bu barış sürecinde elini taşın altına koyanlar ve elini taşın altına koymayanların belirlendiği süreçtir.
Ben inanıyorum ki bu ülke 30 yıl önceki ülke olmadığımı gibi yine bu ülkenin vatandaşlarda 30 yıl önceki vatandaşlar değildir
Yıllardan beridir özlenen ve beklenen bu barış sürecine destek vermeyenler hem kamuoyu önünde aciz kalacaklar hem de seçim sürecinde sandığa gömülecekler.
Geldiğimiz bu süreç aslında samimilerin ve samimiyetsizlerin ayrıldığı bir süreçtir.
Bu süreç kardeşkanının dökülmesini isteyenlerin ve dökülmesini istemeyenlerin sürecidir.
Bu süreç bu ülkenin bölünmesini isteyenlerin ve bölünmesini istemeyenlerin sürecidir.
Bu süreç kardeşliğin temellerinin atıldığı ve barışın sağlanacağı bir süreçtir.
Sonuç olarak anadilde eğitimi ve barış sürecini ihanet içinde olmayan ülkesini seven artık analar ağlamasın yuvalar yıkılmasın ocaklar sönmesin anlamsız kardeş kavgası dursun diyen herkesin desteklemesi gereken bir süreçtir.
Arzuladığımız barış sürecinin bir an önce sağlanması için bu ülkedeki tüm siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, derneklerin öğrencilerin, vakıfların ve tüm vatandaşların destek vermeleri gerekir.
Ülkemizde başarıyla sonuçlanacağını düşündüğümüz barışın ve kardeşliğin bütünleştiği güzel günleri bir an önce görmek ve yaşamak istediğimizi arzuluyor saygılar sunuyorum.
Ramazan TAN
Bu ülke işgal güçleri tarafından bölünüp parçalanma hesapları yapılırken Mustafa Kemal Atatürk ülkemizde yaşan toplulukların hiç birini diğerinden ayrı tutmadan hiçbir din, dil, ırk ve renk ayrımı yapmadan tüm zenginliklerimizle birlikte bir güç oluşturmuş binlerce şehit vererek Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur.
1977 nin sonları 1980 in başlarında bilinse de bilinmek istenmeyen bazı güçler tarafından organize edilen ve yıllarca sürecek olan kardeşi kardeşe kırdıran köyleri boşaltıp yaktıran binlerce ocakları söndüren bu ülkenin kalkınıp hamleler yapmasını engelleyen bir sonun başlangıcının temellerini atmışlardır.
Bu güzel ülkemizde nerdeyse her gün analar ağıtlar yakmış, her gün ocaklar sönmüş biri dağda diğeri kışlada olan kardeşler biri birine hiç göz kırpmadan ateş etmiş kendi elleriyle kendi ocaklarını söndürmüş yuvalarını yıkmışlardır.
Bun anlamsız kardeş çatışmasından nemalananlar güçlerine güç katmak için her gün biraz daha fazla çatışma ortamı yaratarak bu ülkenin sil baştan kurulabileceği bütçesini bu uğurda heba edilmesini sağlayarak hem kardeşi kardeşe vurdurmuş hem de ülkemizin güçlenerek kalkınmasını engellemiş aynı zamanda sürekli kargaşa ortamına sürüklenmesini sağlamışlardır.
Ne acıdır ki o yıllardan bu yıllara bakıldığında her ne kadar hükümetler gelmiş gitmiş koltuklar ve koltuk sevdalıları değişmiş ise de değişmeyen kafatasçı kafa yapılarından dolayı bir türlü bu anlamsız kardeş kavgasının önüne geçilememiş ve kardeşin kardeşi kırıp geçirmesine hep seyirci kalınmıştır.
Şimdi ise gelinen sürece bakıldığında gördüğümüz ya da bize gösterildiği kadarıyla bu kardeş kavgasının durdurulması ve barışın sağlanması adına ilk defa bu kadar kararlı bir hükümet kanadı ve yine bu kadar kararlı cevap veren diğer tarafı görmekteyiz.
Asıl şimdi bakmamız gereken önemli nokta şudur
Bu ülkenin bölünüp parçalanmasını, kardeşin kardeşi vurmasını istemeyip barışın sağlanmasını isteyenlerle
Kardeşin kardeşi vurduğu kargaşa yaratıldığı her gün ağıtların yakıldığı ocakların sönüp yuvaların dağıldığını isteyenlerin belirlediği sürecidir.
Bu barış sürecinde elini taşın altına koyanlar ve elini taşın altına koymayanların belirlendiği süreçtir.
Ben inanıyorum ki bu ülke 30 yıl önceki ülke olmadığımı gibi yine bu ülkenin vatandaşlarda 30 yıl önceki vatandaşlar değildir
Yıllardan beridir özlenen ve beklenen bu barış sürecine destek vermeyenler hem kamuoyu önünde aciz kalacaklar hem de seçim sürecinde sandığa gömülecekler.
Geldiğimiz bu süreç aslında samimilerin ve samimiyetsizlerin ayrıldığı bir süreçtir.
Bu süreç kardeşkanının dökülmesini isteyenlerin ve dökülmesini istemeyenlerin sürecidir.
Bu süreç bu ülkenin bölünmesini isteyenlerin ve bölünmesini istemeyenlerin sürecidir.
Bu süreç kardeşliğin temellerinin atıldığı ve barışın sağlanacağı bir süreçtir.
Sonuç olarak anadilde eğitimi ve barış sürecini ihanet içinde olmayan ülkesini seven artık analar ağlamasın yuvalar yıkılmasın ocaklar sönmesin anlamsız kardeş kavgası dursun diyen herkesin desteklemesi gereken bir süreçtir.
Arzuladığımız barış sürecinin bir an önce sağlanması için bu ülkedeki tüm siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, derneklerin öğrencilerin, vakıfların ve tüm vatandaşların destek vermeleri gerekir.
Ülkemizde başarıyla sonuçlanacağını düşündüğümüz barışın ve kardeşliğin bütünleştiği güzel günleri bir an önce görmek ve yaşamak istediğimizi arzuluyor saygılar sunuyorum.
Ramazan TAN